giydiği yakışırken eller bakışırken
|
iki çıplak bir hamama yakışır
|
karı koca bir sözle yakın, bir sözle uzaktır
|
yakından bilmek (tanımak)
|
ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın
|
kardeşten karın yakın (kulaktan burun yakın)
|
kulaktan burun yakın, kardeşten karın yakın
|
malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın
|
ulu ağacın gürültüsü dal ile, mutlu evin yakışığı döl ile
|
sağır işitmez (duymaz) uydurur (yakıştırır)
|